Ankara
21 Ekim, 2025, Salı
  • DOLAR
    41.96
  • EURO
    48.85
  • ALTIN
    5833.3
  • BIST
    10.484
  • BTC
    107545.84$

Crans Montana’da kazanım: Dönüşümlü başkanlık

Crans Montana’da kazanım: Dönüşümlü başkanlık

BAŞBAKANLAR GELEMEDİ: Türkiye Başbakanı’nın konferansa çağrılırsa 4 saat içinde gelebileceği söylendiği halde Çipras gelmeye yanaşmadı. Çipras’ın bu kararında Anastasiadis’in olumsuz rol oynadığı bilinen bir gerçek. Başbakanlar gelebilseydi, kritik bir çok karar alınabilirdi

BAVULLAR TOPLANDI: Sonuçta Rum tarafı Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafını suçlu sandalyesine oturttuğu inancıyla sabaha karşı masadan gülücüklerle ayrıldı, birkaç saat sonra da Crans Montana’dan ayrıldı; zaten henüz yemek devam ederken, Rum heyetinin bavulları toplanmıştı

Garantiler konusunda Türkiye’nin yaptığı açılımla birlikte Crans Montana’da Kıbrıs Konferansı büyük beklentilerin ortaya çıkması ile başladı.

Gözler artık Rum tarafının siyasi eşitilik ve dönüşümlü başkanlık konularında atacağı adımlarla çevrilmişti.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres bütün işini gücünü bırakmış Crans Montana’ya gelmişti. Bir gün boyunca çok yoğun temaslarda bulunacak olan Guterres ortaya bir çerçeve koyacak ve taraflardan bu çerçeve içine girecek şekilde önerilerini gözden geçirip yeni yakınlaşmalar sağlamalarını ve ortaya bir çerçeve anlaşması çıkarmalarını isteyecekti.

BM Genel Sekreteri tarafları çerçeve üzerinde eksersizleri başlamaları için bırakacak, Crans Montana’dan ayırılıp gidecekti. Genel Sekreter ayrılana kadar yapıcı ve uzlaşmacı bir tutum ortaya koyan Rum Lider Nikos Anastasiades Guterres’in uçağı kalkar kalkmaz eski bildik uzlaşmaz pozisyonuna dönmüş, ve müzakereler yine tıkanmıştı.

Bunun üzerine Türk tarafı Guterres’in yeniden Crans Montana’ya gelmesi için çağrı yaptı.

Guterres bu çağrılar sonrasında yeniden Crans Montana’ya geldi ve o uzun ve meşhur gece yaşanıp süreç başarısızlıkla sonlandı.

Guterres çerçeve ile devrede

Crans Montana’daki konferansta BM Genel Sekreteri Guterres tarafların mutabakatıyla çalışmalara yön vermek üzere 5 maddeden oluşan bir çerçeve hazırladı.

Tarafların vereceği cevaplar bir paket şeklinde ele alınarak çalışmaların ilerlemesine karar verildi.

Tarafların paketlerini yazılı olarak BM’ye sunmasının ve BM’nin ilk değerlendirmesinin ardından Crans Montana’daki konferans merkezindeki çalışma programında değişiklik oldu.

Paketlerin sunumunun ardından yapılacağı önceden duyurulan iki liderin BM Genel Sekreteri Kıbrıs Özel Danışmanı Eide ile toplantısı son dakika kararıyla ertelendi. Eide, Anastasiadis ile programda yer almayan 45 dakika süren baş başa bir toplantı yaptı.

Bu toplantıda BM, Kıbrıs Rum tarafının verdiği cevapların Guterres’in belirlediği çerçevenin dışında olduğunu belirterek çerçeve içine gelinmesini talep etti.

BM Genel Sekreteri’nin çerçevesinde Kıbrıs Türk tarafının haritasının baz alınması, ancak Kıbrıslı Rumların beklentilerini giderecek tarzda ek düzenlemeler yapılması gerektiği net bir şekilde yazmasına karşın, Kıbrıs Rum tarafı, kendi haritasının baz alınmasını isteyerek çerçevenin dışında hareket etmeyi tercih etti.

Dönüşümlü başkanlik artık BM prensibi
BM Genel Sekreteri’nin oluşturduğu çerçevede, dönüşümlü başkanlık ve 2’ye 1 oranı net bir şekilde yazmasına karşın, Kıbrıs Rum tarafı dönüşümlü başkanlık konusunun “prensip olarak bile söz konusu olamayacağı”nı yazdı. Daha sonra mecbur kalınca, dönüşümlü başkanlığı tek oy pusulası şartına bağladı. Kıbrıs’ta uzun zaman öncesinde tek liste olmayacağı yönünde varılmış bulunan mutabakatı çiğnemekten çekinmedi.

Mülkiyetle ilgili paragrafta da Kıbrıs Rum tarafının önerileri Guterres çerçevesiyle yakından uzaktan ilişkili değildi. Rum tarafı bu konuda da eski bilindik tutumunu sürdürdü.

Kıbrıs Rum tarafı kendi paketinde, AB yetkililerinin konunun abartılacak bir yanı olmadığını ve müktesebat açısından herhangi bir sorun teşkil etmediği yönündeki açık uyarılarına karşın, çerçevede yer alan Türk Yunan vatandaşlarına eşdeğer muamele konusundaki yaklaşımın çok uzağında bir öneriye yer verdi.

Güvenlik ve garanti başlığında da “sıfır asker sıfır garanti” katı tutumunu, Guterres çerçevesinin dışında kalma ısrarı ile dayatmaya devam etti.

Anastasiadis ısrarla çerçeve dışı kaldı

BM Genel Sekreteri’nin çizdiği çerçevede ilerlenerek nihai bir sonuca varılması için Crans Montana’ya geri dönmesi konusunda isteksiz davranan Kıbrıs Rum tarafı, Guterres’in geleceğinin kesinleşmesinin hemen ardından yeni bir iletişim oyunu başlattı.

Çerçevenin içinde olduğunu basına birkaç gün içinde bir çok kez tekrarlayarak gerçeği gizlemeye çalışan Anastasiadis, “tıkanan süreci açmak için yeni bir öneri paketi sunuyoruz” demeye başladı. Oysa ki gerçek, BM’nin paketin sunulduğu ilk günkü kritik toplantıda ortaya koyduğu gibi, Kıbrıs Rum tarafının paketinin Guterres’in çerçevesinin dışında olduğu ve düzeltilmesi gerektiğiydi.

Yapılan yeni bir öneri ve açılım değil, yanlış yapılan bir paketin çerçeve içine girmesi için düzeltmek zorunda kalındığıydı. “Tıkanıklığı aşmak için inisiyatif alınarak hazırlanan yeni öneri paketi” diye ambalajlanan, Guterres çerçevesine girme makyajı yapılan yanlış paketin düzeltilmesiydi. Ancak bu sözde düzeltme de çerçeve içine girilmesine yeterli olmamıştı.

Crans Montana’da 6 Temmuz tarihi, hem günü hem de gecesi itibarıyla çok uzun bir gün oldu.

Gün boyunca BM Genel Sekreteri Guterres taraflarla ikili temaslar yaptı ve önerdiği çerçevede bir sonuç alınıp alınamayacağını görmek istedi.

Guterres’in gördüğü somut gerçek
Bu temaslar sırasında ortaya çıkan somut gerçek, Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye’nin gerekli esneklikleri göstererek, Guterres’in çizdiği çerçeve içinde adım atmaya hazır olduklarıyken, Rum tarafının buna hiç de istekli olmadığıydı.

Nitekim Guterres Kıbrıs Türk tarafı ile yaptığı görüşmede Akıncı’ya durumun çok zor göründüğünü söylemekten kaçınmadı.

İlerleyen saatlerde programda olmayan bir görüşme daha gerçekleşti. Yemek öncesinde Genel Sekreter Akıncı ve Anastasiadis ile 3’lü bir görüşme yaptı. Bu görüşmede Cumhurbaşkanı Akıncı, Guterres’in önerdiği çerçeveye ilişkin olarak Rum tarafının son tutumunu öğrenmek istedi.

Anastasiadis burada da her zamanki bilindik yaklaşımı ile bugüne kadar müzakerelerde ne kadar çok taviz verdiğini tekrarlayarak ve “sıfır asker, sıfır garanti” söyleminde ısrar ederek, uzlaşma zemini arayışına girmedi.

Bu toplantıdaki manzara aslında yemekte de sonuç çıkmayacağının ip uçlarını veriyordu. Perşembenin gelişi Çarşamba’dan belliydi. Nitekim yemekte de sabah saatlerine kadar süren tartışmalarda, Rum tarafı Genel Sekreter’in çizdiği çerçevede sanki sadece garanti ve askeri boyut varmış gibi, diğer konularda hiçbir adım atmadan, özellikle Türkiye’yi provoke etmeye yöneldi.,

Crans Montana’ya damga vuran olaylardan biri de, barış aktivisti Kıbrıslı Türk ve Rumların bıkıp usanmadan liderlere çözüm yönünde verdiği destekti

4 saat paniği

Türkiye Başbakanı’nın konferansa çağrılırsa 4 saat içinde gelebileceği söylendiği halde Çipras gelmeye yanaşmadı. Çipras’ın bu kararında Anastasiadis’in olumsuz rol oynadığı bilinen bir gerçek.

BM Genel Sekreteri’nin paket yaklaşımını hiç benimsemeyen Anastasiadis, böyle bir çalışmanın sonuç verebileceği bir aşamada bunu engelleyerek tarihi bir uzlaşmanın önünü kesti. Annan Planı başarısızlığı nedeniyle BM’nin öneri yapma fikrine sıcak bakmayan Guterres, paketin tarafların kendi ifadelendirmeleriyle ortaya çıkmasına gayret etse de, bunda başarılı olamadı.

Akıncı devam, Anastasiadis “bye bye” dedi

Akıncı’nın bu yönde bir iki gün daha çalışılması ve Başbakanların da gelerek sürece dahil olmaları yönünde yaptığı öneri de sağır kulaklar tarafından işitilmedi.

Sonuçta Rum tarafı Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafını suçlu sandalyesine oturttuğu inancıyla sabaha karşı masadan gülücüklerle ayrıldı, birkaç saat sonra da Crans Montana’dan ayrıldı; zaten henüz yemek devam ederken, Rum heyetinin bavulları toplanmıştı.

Bu konferansta öncelikle Kıbrıs Türk tarafının ve Türkiye’nin ciddi olumlu katkılarına rağmen sonuç alınamamasının temel nedeni Nikos Anastasiadis’in isteksizliği oldu.

Bu konferans sonucunda Kıbrıs kaybetti ama Anastasiadis seçim için bir slogan kazandı. Şimdi seçime “sıfır asker, sıfır garanti” söylemi ile girecek. Sonuç ne olur, ona elbette Kıbrıs Rum halkı karar verecek.

Kıbrıs Türk tarafı özellikle Cumhurbaşkanı Akıncı’nın ve müzakere heyetinin büyük çabaları ile süreci 5’li konferans aşamasına taşıyan taraf oldu. Mont Pelerin, Cenevre ve Crans Montana süreçlerinin mimarı Kıbrıs Türk tarafı olmuştur demek doğru bir saptama olur.

Mont Pelerin’de toprak oranları konuşulurken ve ardından Cenevre’de haritalar masaya konurken, Cumhurbaşkanı Akıncı’nın aldığı inisiyatif ve gösterdiği kararlılık görmezden gelinemez. Akıncı, büyük siyasi riski göğüsleyerek bu adımları attı. Rum tarafı Kıbrıs Türkleri’ni ve seçilmiş liderlerini ne kadar küçümsemeye çalışırsa çalışsın, Kıbrıs Türk tarafının attığı bu adımların büyüklüğü tartışılmaz.

Crans Montana’ya gidilirken, bir çözüme ulaşılabilmesi adına Kıbrıs Türk tarafının Ankara ve İstanbul’da Türkiye yöneticileri ile yaptığı görüşmelerde sergilediği ikna yeteneği bugün değilse, yarın daha iyi anlaşılacaktır.

Ne var ki tüm bunlar bir işe yaramadı. Anastasiadis “sıfır, sıfırla” geldi, konferansın da sıfırla noktalanmasına neden oldu.

-SON-

_______________________________________________________________________________

değer muamele uzlaşıları krize çevrildi

Tüm bu tutarsızlıklar yaşanırken bir diğer abartılı algı oyunu da, anlaşma çerçevesinde Türk ve Yunan vatandaşlarına yapılacak eşdeğer muamele prensibi konusunda yaşanıyordu.

Türk ve Yunan vatandaşlarına 1960’dan günümüze gelen ve daha önceki dönemlerde de var olan eşdeğer muamele konusu sanki yeni bir konu imiş gibi ve anlamsız bir biçimde abartılarak, AB yöneticileri kışkırtılmak istendi. Anastasiadis Brüksel’e giderek ve mektup yazarak Juncker’i şartlandırmaya çalıştı.

Bu abartı sadece Avrupa Birliği yöneticilerine yönelik de değildi. Kıbrıs Türk halkı da dezenformasyon yolu ile bu konuda provoke edildi.

Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafının 80 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına adada ikamet hakkı talep ettiği, Türkiye’nin Kıbrıs üzerinden AB’ye arka kapıdan girmek istediği yalanı bilinçli bir şekilde yayıldı.

Halbuki 1974’ten günümüze kadar geçen 43 yılda, Yunanistan’dan Kıbrıs’a sadece 25 bin civarında kişi yerleşmiş bulunuyor. Çözüm sonrasında Yunanistan ve Türkiye’den ikamet için gelecek olanlara uygulanacak eşdeğer bir muamelenin hiç de iddia edildiği gibi 80 milyonla alakalı olmadığı çok aşikardı.

Esasında mal, hizmet ve sermayenin Kıbrıs’ta serbest dolaşımı konusunda Türkiye ile AB arasında var olan Gümrük Birliği Anlaşması’nın bazı küçük eklemelerle yeterli olacağı saptaması AB yetkilileri tarafından zaten yapılmıştı. Avrupa Birliği yetkilileri bu konunun ciddi bir sorun oluşturmayacağını açık bir şekilde Crans Montana’daki konferansta da ifade ederken Rum tarafı bu konuyu da istismara devam etmeyi tercih etti.

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!