kstb

telsim

08-07-2017 09:55 EKONOMİ

Bu konferansın mimarı Kıbrıs Türk Tarafı

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, İsviçre’nin Crans-Montana kentindeki Kıbrıs Konferansı’nda iki tarafın da kazanacağı bir ortam yaratmanın mümkün olduğunu ve o noktaya çok yaklaştıklarını ancak konferansın iki tarafın da kaybettiği bir noktada olumsuz sonuçlandığını söyledi.

Bu konferansın mimarı Kıbrıs Türk Tarafı

Akıncı, “Buradan çok daha güzel haberleri ulaştırmak isterdik ama olmadı. Dünyanın sonu değildir. Biz Kıbrıs’ta hak ettiğimiz, alnımızın akıyla, onurlu bir toplum olarak yaşamanın yollarını bulacağız, bunu başaracağız” dedi.

Akıncı, Kıbrıs’ta çözüm için kendi nesillerinin son denemesini yaptıkları görüşünü yineleyerek, gelecek kuşaklar için daha zor olacağı değerlendirmesinde bulundu; “Genç kuşaklara başarılar dilerim ama bizden önceki nesiller Kıbrıs’ı bu hale getirdiler, biz bunu düzeltemeye, toparlamaya çalıştık, bunu başaramadık. Temenni ederim bundan sonraki kuşaklar daha iyisini yapsınlar” ifadelerini kullandı.

Akıncı, Crans-Montana’da 28 Haziran’da başlayan ve bugünün erken saatlerinde sonuçsuz kaldığı açıklanan Kıbrıs Konferansı’nı, kaldığı Grand Hotel Du Golf and Palace’ta düzenlediği basın toplantısıyla değerlendirdi.

Mustafa Akıncı, konferansın başarısız olmasından duyduğu üzüntüyü ifade ederek ellerinden geleni yaptıklarını söyledi.

“5’li konferansın mimarı Kıbrıs Türk tarafı”

50 yıllık Kıbrıs sorununun son 2 yılında müzakere heyetiyle birlikte süreci yürüttüğüne işaret eden Akıncı, yaşanan süreçlere değindi ve “5’li konferansın toplanmasının en büyük mimarı Kıbrıs Türk tarafıdır. Eğer  izim bu konuda istikrarlı ve inatçı çabalarımız olmasa inanın bu süreç buralara gelemezdi, gelemeyecekti” dedi.

“Çok yaklaştık ancak…”

İki tarafın da kazanacağı bir ortam yaratmanın mümkün olduğunu, o noktaya çok yaklaştıklarını belirten Akıncı, “Ancak iki tarafın da kaybettiği bir noktada bu iş maalesef olumsuz sonuçlandı” diye konuştu.

Guterres’in talepleri

Objektif durum değerlendirmesi yapmak istediğini ifade eden Akıncı, bütün çalışmalarını eşitlik, güvenlik özgürlük içinde yaşanacak iki kesimli federal bir yapıyı kurmak için sürdürdüklerini vurguladı ve şöyle konuştu:

“Bu niteliklerin olmayacağı bir yapıyı da elbette içimize sindiremezdik ve halkımıza bunu önermezdik. Geçen hafta Cuma günü BM Genel Sekreteri Sayın Guterres geldi. Ondan önce 4 Haziran’da New York’ta vardığımız bir mutabakat vardı. Burada da yaptığımız temaslar çerçevesinde ortaya bazı başlıklar koydu. Bunlar toprak, siyasi eşitlik, mülkiyet, Türk ve Yunan vatandaşlarına eşit muamele, güvenlik ve garantilerle ilgiliydi. Bunları kendisi koydu. Tabi ki bu süreç içinde çalışmaların getirdiği bir nokta olarak… Ve dedi ki ‘eğer bunlarda bazı adımlar atılırsa, bu adımların karşılıklı olarak atılması kaydıyla bir sonuca varmak mümkün olacak’tı.

Bizim için, örneğin Rumlar açısından önemli addedilen bir yerin adını koymayarak ama ne olduğunun anlaşıldığı bir çerçevede Kıbrıslı Türklerin öngördüğü haritada bir düzenleme yapmak suretiyle o konuda Rumların beklentilerinin karşılanabileceğine inandığını ortaya koydu ve bizden bunu talep etti.

Siyasi eşitlikte dönüşümlü başkanlığın Rumlar tarafından kabul edilmesi ve kararlara etkin katılımın artık sorun olmaktan çıkarılmasının gerektiğini söyledi.

Mülkiyetle ilgili iki farklı rejimin uygulanmasının doğru olacağını, kuzeydeki Kıbrıs Türk kurucu devletinde kalacak mülklerde kullanıcıların gözetilmesi; toprak düzenlemesine tabi olacak ve güney Rum devletinin idaresine bırakılacak alanlarda da daha önceki mal sahiplerinin gözetilmesinin doğru bir yaklaşım olacağını değerlendirdi ve bu konuda iki tarafın birbirine yaklaşmasını önerdi.

Türk ve Yunan vatandaşlarına eşit muamelenin çözüme kavuşturulmasının doğru olacağını da bu paketin bir parçası olarak değerlendirilmesini Sayın Guterres önerdi. Adil bir muamele olursa bunun için de çıkış yolları bulunabileceğini öngördü.

Güvenlik ve Garantilerle ilgili olarak da ‘iki tarafı tatmin edebilecek yaklaşımlar söz konusu olabilir’ dedi. Bu anlamda Güvenlik ve Garantilerle ilgili yeni mekanizmaların da devreye konulabilmesini ve bu yeni sisteme adaptasyonun yapılabileceğini ifade etti.

Kısacası mevcut güvenlik ve garanti sistemi yerine yenisinin getirilebileceğiyle ilgili düşüncelerini paylaştı.

Askerlerin mevcudiyetini farklı bir paket olarak değerlendirdi. O konuda sayısal indirim söz konusu olabileceğini, geriye kalanların tamamen çekilebileceği ya da bir kısmının kalacağıyla ilgili olarak da dışişleri bakanlarının düzeyinin üstünde, başbakanların da dahil olacağı bir toplantıda  bu konunun karara bağlanabileceğine ilişkin düşüncelerini bizlerle paylaştı.”

Kıbrıs Türk Tarafı’nın görüşleri

Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, BM Genel Sekreteri Guterres’in tüm bunlarla ilgili taraflardan görüş istediğini, kendilerinin geçen pazartesi günü ayrıntılı şekilde düşüncelerini ortaya koyduklarını bildirdi.

Akıncı, önümüzdeki günlerde bunları daha ayrıntılı paylaşmamaları gerekebileceğini kaydederek “Çünkü bu konuda bir imaj yaratma çabası sezinliyorum diğer tarafta… Kıbrıs’a döndükten sonra bu konudaki kararımızı vereceğiz” dedi.

“Guterres’in bizden beklediği toprak açılımını yaptık ancak…”

Akıncı, Kıbrıs Türk tarafının BM Genel Sekreteri’nin toprak konusunda beklediği açılımı yaptığını açıklayarak “İstediği olayı gerçekleştirdik. Dönüşümlü başkanlıkla ilgili olarak Rum tarafı önce bu kavrama tamamen karşı olduğunu ifade eden bir yazı sundu. Ondan sonra sürekli değiştire değiştire kabul edebileceği noktaya geldi ama neye karşılık? Bu kısmını es geçiyorlar. Dönüşümlü başkanlığı ancak toprakta kendilerinin sunduğu haritayı ve sıfır asker, sıfır garantiyi kabul ettiği takdirde Türk tarafı, onların da dönüşümlü başkanlığa evet diyebileceklerini söylediler” ifadelerini kullandı.

Rum tarafının toprakla ilgili Değirmenlik’ten Yeniboğaziçi’ne kadarki alanı isteyen yaklaşımının son saniyelerde “Annan Planı’ndaki harita” söylemine geçtiğini ve Annan Planı’nın istedikleri yerlerini alma yaklaşımı gösterdiğini, bu şekilde müzakere sürdürmenin doğru olamayacağını anlattı.

Mülkiyet

Mustafa Akıncı, mülkiyet konusunda ise şöyle konuştu:

“Güneye bırakılacak alanlarda güneyde daha önce mülkünü kaybeden insanların daha çok tatmin edileceğini öngören yaklaşımlar sergiledik ancak kuzeyde kalacak olan yerlerde de kuzeydeki insanların huzurunun bozulmamasına çok büyük önem verdik. Yani iki kesimliliğin korunmasının ötesinde belirsizliğin olmayacağı bir düzenlemenin, hem insanların huzuru, hem ekonomik durum açısından hayati önem taşıdığının bilinciyle hareket ettik. Bundan dolayı ‘duygusal bağ kategorisi’ mülkiyet başlığında sürekli gündemde tutuldu. O çerçevede kriterler olmasını öteden beri istiyorduk. Somut kriterler yine önerdik. Kuzeyde kalacak kısımlarda içinde oturanların yıllardır ev olarak kullananların rahatsız edilmemesi ilkesini Genel Sekreter de gündeme getirdiği için ondan da cesaret alarak kriterleri olsun kabul edeceklerini bekledim. Ne yazık ki bu konuyu muğlakta bırakacak ‘Avrupa içtihatına gönderelim komisyon ona bakarak karar versin’ diye bir yaklaşım sergilediler.

Bu niçin kabul edilemez biliyor musunuz? Diyelim ki 15-20 bin ev ama farz edin ki sadece bin kişi dönmek istiyor. Hangi bin evdir o bin ev? Muğlakta bilinemez, kriter olmazsa bilemezsiniz. O zaman ister 40 yıldır, ister 30 yıldır o evde otursun herkes huzursuz edilecek.

Bir de getirdikleri bazı kategoriler nedeniyle ekonomimizi darmadağın edecek yaklaşımlar doğabilecek. Bütün bunları kabul etmek mümkün değildi.”

“Olay sadece asker konusu değil”

Mustafa Akıncı, Rum tarafının konferansın başarısız olması konusunu sadece asker ve güvenlik konularına bağladığını, bunun doğru olmadığını ifade ederek, BM Genel Sekreteri Guterres’in açıklamasına işaret etti ve olayın sadece asker konusundan dolayı bu noktaya gelmediğini kaydetti.

Baştan beri yaklaşım farkı bulunduğuna dikkat çeken Akıncı, tüm konuların ele alınacağı bir konferansı Rumların ısrarla sadece güvenlik ve garantiler konferansına dönüştürmeye çalıştığını ve bundan dolayı yıkıldı mesajı vermek için de ellerinden geleni yaptıklarını gözlemlediğini söyledi.

“Aylardır bu öneriyi yapan benim,  Türkiye değil”

Guterres’in “eşdeğer, adil muamele” dediği konuya da değinen Akıncı şunları ifade etti:

“Sizi temin ederim ki Türkiye’de yaşayan 80 milyon insanın Kıbrıs’a ya da Avrupa’ya intikal etmesini çağrıştıran hiçbir unsur yoktur. Malların, kapitalin serbest dolaşımıyla ilgili zaten gümrük birliği çerçevesinde yüzde 99’u halledilmiş meselelerdir. Kişilerle ilgilidir olay. Zaten öğrenciler ve turistlerle ilgili sorun yok. Bir tek gelip ikamet etmek isteyenlerle ilgilidir. Buradaki öneri de Türkiye’ye ait değildir, aylardan beridir bu öneriyi yapan benim. Nedir bilir misiniz? Kaç bin insan yaşıyor? 25-30 bini geçmiyor.

1974’ten bugüne dek ulaşan rakam 25-30 bin. Sayın Anastasiadis’e defalarca söyledim. Bundan sonrası için bire bir olsun. Yani bir Yunalı geliyorsa yerleşmeye, bir de Türk’e verelim bu imkanı… Çünkü bu 1960’tan beri gelen bir kavramdır. Demografik yapıya saygı göstermek kaydıyla biz bunu talep ettik.

Maalesef burada bile bu yaklaşımı göremedik. Şunun altını çizmek isterim. Avrupa Birliği bu konuda çok yardımcı olmaya çalıştı. Maalesef Rum tarafı Brüksel’e giderek provokasyon yapmaya yöneldiği halde onlar buradaki bütün çalışmalarda bu konunun büyütülecek bir konu olmadığını, çözülebileceğini defalarca söylediler.”

Güvenlik ve garantilerdeki öneriler

Akıncı, Güvenlik ve Garantiler başlığı konusunda ise şunları anlattı:

“Uygulama, yeni düzen yerleştikçe sistem çalıştıkça yeni güvenlik unsurlarının devreye girmesi ve tek yanlı müdahale hakkı gibi kavramların da makul süre sonrasında yeniden gözden geçirilmesine imkan veren anlayışların hakim olması için öneriler yaptık.

Daha çok işbirliği, karşılıklı karşılıklı güven; daha az asker, daha az garanti. Böyle bir perspektifle defalarca her söz aldığımızda bunu anlattık.

“Konferans Rumların sıfır asker, sıfır garanti söylemiyle başladı, sıfır asker, sıfır garanti söylemiyle bitti”

‘Bizden ilk günden sıfır askeri sıfır garantiyi istemeyin, bu süreç içinde o yöne doğru gidebilir, yerine yeni bir sistemi, tüm tarafların kabul edeceği sistemi enjekte ettikçe bu noktaya evrilebilir’ söylemlerimize rağmen maalesef bu konudaki ısrarlı tutumlarından bir an bile vazgeçmediler.
Konferans sıfır asker, sıfır garanti söylemiyle başladı, sıfır asker, sıfır garanti söylemiyle bitti.

Türkiye’nin bu konularda hiçbir adım atmadığı, açılım yapılmadığı doğru değildir. Türkiye bu konularda adım atmaya istekli davrandı.”

Akıncı, bunun ötesinde askerde ciddi indirim olabileceğinin zaten öteden beri bilindiğini, Yunanistan’ın, “bu konuda son tahlilde geri kalanlar için ne şekilde tavır sergilenebileceğinin kararını Başbakanlar versin” yaklaşımına Türkiye’nin evet dediğini, Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım’ın da hemen gelebileceğinin söylendiğini anlattı.

“Biz masada öneri yaparken onlar bavullarını hazırladı”

Akıncı, bunu BM Genel Sekreteri’ne de ilettiğini, “bu işi birden bire bitirmeyelim, başbakanlar da gelsin” dediğini kaydederek “Ancak biz masada bu önerileri yaparken bavullar o tarafta hazırdı. Bizim bavullarımız değil ama başkalarının bavulları hazırdı… Bu sabah erkenden ayrılmak için… Herhalde uçak saatleri de belliydi” ifadelerini kullandı.

Mustafa Akıncı, daha fazla detayı Kıbrıs’ta açıklayacağını belirterek, Müzakereci Özdil Nami’ye ve müzakere heyetine, Kıbrıs’ta çözüm için çok yoğun ve özveriyle yaptıkları çalışmalar için teşekkür etti.

BM Genel Sekreteri Guterres’e, ekibine, parti liderlerine ve yardımcılarına, yakın istişare içinde oldukları Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na ve heyetine de teşekkür eden Akıncı, sağlıklı bir diyalog içinde yürüdüklerini, Kıbrıs Türk heyetinin kendi özgün düşüncelerini geliştire geliştire bir süreç yaşadığını anlattı.

Akıncı, Crans-Montana’da yapılan çalışmalardan ve heyetinden gurur duyduğunu da belirtti.

“Biz Kıbrıs’ta hak ettiğimiz, alnımızın akıyla, onurlu bir toplum olarak yaşamanın yollarını bulacağız, bunu başaracağız”

İsviçre hükümetine ev sahipliği için de teşekkür eden Akıncı, şöyle devam etti:

“Buradan çok daha güzel haberleri ulaştırmak isterdik ama olmadı. Dünyanın sonu değildir. Biz Kıbrıs’ta hak ettiğimiz, alnımızın akıyla, onurlu bir toplum olarak yaşamanın yollarını bulacağız, bunu başaracağız. Haksız bir durum karşısındayız. Bir toplum AB’nin üyesi oldu. Devletin tek sahibi konumundadır. Biz bunun dışında bırakıldık. Nedenlerine girmek istemiyorum bu saatten sonra ama bu güzel ülkeye bakın. İsviçre de Avrupa’nın ortasında ama AB’de olmayan bir ülke ama gelişmişliğini ne ölçülere getirdiğini hep beraber görüyoruz. Biz de modern, demokratik, laik, çağdaş bir toplum olarak yaşamanın ve gelişmenin yollarını bulabiliriz, bulmalıyız. Bunun için çalışmalıyız.”

Mustafa Akıncı, Kıbrıs’ta federal çözüm için daha fazla bir şey söylemek istediğini, bugünün, Annan Planı’nın reddedildiği 14 yıl öncesine göre daha zor olabileceğini gördüğünü ve gerçekten çok daha zor olduğunu söyledi.

“Bizden önceki nesiller Kıbrıs’ı bu hale getirdiler, biz bunu düzeltmeye çalıştık”

“Bugünden sonra, bizim neslin de bu son denemesinden sonra gelecek kuşaklar için daha da zor olacağını değerlendiriyorum. Gelecek kuşakları bloke edemeyiz, onlar kendi yollarında en iyisini yapmaya çalışacaklar.

Genç kuşaklara başarılar dilerim ama bizden önceki nesiller Kıbrıs’ı bu hale getirdiler, biz bunu düzeltemeye, toparlamaya çalıştık, bunu başaramadık. Özeti bu. Temenni ederim bundan sonraki kuşaklar daha iyisini yapsınlar.”

Akıncı, daha sonra basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

“Bundan sonra ne olacak?”

Cumhurbaşkanı, bundan sonra ne olacağına ilişkin bir soru üzerine, “Bundan sonrası için önce Kıbrıs’a dönelim sağlıklı bir değerlendirme yapalım. Biz buraya A planı için, çözümü gerçekleştirmek arzusu ve hedefiyle geldik. Çözüm olamadığı için de çok üzgünüz ama elbette dünyanın sonu değildir. Oturup bunları en iyi şekilde değerlendireceğiz.”

“Yüzyıllardır aynı adanın insanlarıyız”

Akıncı, bundan sonra Türkiye ve Güney Kıbrıs ile ilişkilerin nasıl olacağının, iç siyasetteki rolünün değişip değişmeyeceğinin sorulması üzerine, Kıbrıs’ta gerginlik ve daha kötüye gidişi hiçbir zaman arzulamadıklarını, federal çözüm arayışının başarısız olduğunu ifade ederek, “Ancak aynı adanın insanlarıyız yüzyıllardır… Başka bir çerçevede daha farklı gelişmeler olur mu değerlendirmek için erkendir” dedi.

Bu ilişkinin gerginlik ve çatışma kültürü dışında gelişmesini tercih ettiğini vurgulayan Akıncı, Türkiye’yle de öteden beri sağlıklı diyalog isteyen, kimlikli, kişilikli bir ilişkiyi isteyen çizginin insanı olduğunu ve bu çizgiye devam edeceğini söyledi.

“Bağımsız, tarafsız olmaya devam”

İç politikada, bir siyasi partinin uzantısı olarak davranmasını kimsenin beklememesini gerektiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Akıncı, halka verdiği sözü tutmaya, bağımsız, tarafsız Cumhurbaşkanı olmaya, toplum yararına gördüğü konularda rehberlik yapmaya, yanlış gördüklerini söylemeye devam edeceğini vurguladı.

Müzakerelerin çok zamanını aldığını ancak şimdi iç konulara daha çok yoğunlaşma imkanı bulacağını kaydeden Akıncı, “Tanınmamış olabiliriz ama 2 yılda dış dünyayla bağımız bayağı gelişti bunları daha da öteye taşımaya çalışacağız” dedi.

Akıncı, Güney Kıbrıs’taki seçimlerden Rum lider Nikos Anastasiadis’in galip olarak çıkmaması halinde müzakerelerle ilgili yeni bir durum olup olmayacağının sorulması üzerine, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Bu fırsat penceresi çok önemliydi, 2016 sonu hedefim boşuna değildi… Güney’de seçimler yaklaştıkça çözüm uzaklaştı. Seçimden kimn çıkacağı Rum toplumunun iç meselesidir.”

“Sıfır asker sıfır garanti, halkımın güvenlik endişesini giderir mi?”

Bugün yitirilen fırsatın bir daha yakalanma ihtimalinin düşük olduğunu ifade eden Akıncı, “Her şeyin olabileceğini ama bu fırsatın bir daha olmayacağını” söyledi.

Akıncı, “Rumların Kıbrıslı Türklerin endişelerini giderici bir öneri getirdikleri” iddiasıyla ilgili bir soru üzerine, “Bize getirilen öneri sıfır garanti sıfır asker. Bu gideriyor mu Kıbrıslı Türklerin endişelerini?” dedi.

“Anlata anlata dilimizde tüy bitti”

Rumların çabalarının hep göz boyamaya yönelik olduğunu, Kıbrıs Türk halkının kaygılarını anlamak istemediklerini ifade eden Akıncı, “Kıbrıs Türk halkının bir referandumda sıfır asker, sıfır garantiye oy vermeyeceğini anlata anlata dilimizde tüy bitti. Bir türlü anlatayamadılar” diye konuştu.

Süreç içinde adım adım giderek iş birliği ve ortaklıklar yaratarak, Türk ve Yunan ilişkilerini geliştirerek, Rumları Türkiye ile yakınlaştırarak, bunları yaptıkça askere ihtiyaç olmayacak bir noktaya gelinebileceğini anlattıklarını ancak Rumların askerin sayısı ne olursa olsun bunu bir tehdit olarak algıladıklarını kaydetti.

Akıncı, 40 bin askerin tehdit olarak algılanabileceğini ancak 1960 anlaşmalarındaki sayıya inecek bir asker sayısını, ki bundan Kıbrıslı Türklerin psikolojik olarak güven duygusu alacağını, Rumların bunu nasıl tehdit gördüğünün anlaşılmaz olduğunu belirtti.

“BM muhtemelen yeni danışman atamayacak”

Akıncı başka bir soru üzerine, yaklaşık 3 yıldır bu görevi yürüten BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide’nin bu görevden ayrılacağını, yeni birinin atanıp atanmayacağının belli olmadığını, muhtemelen atanmayacağını kaydetti.

Akıncı, “UNFICYP Özel Temsilci misyonu devam edecek. Ancak Özel Danışman görevi yakında bitecek diye biliyoruz. Bu konularla ilgili değerlendirmeleri aceleyle yapmak istemiyorum. Arkadaşlarımla çok iyi değerlendireceğiz. En sağlıklı değerlendirmeleri sizinle paylaşacağız” dedi.

Mustafa Akıncı, ada etrafındaki doğal gaz kaynaklarına ilişkin bir soru üzerineyse, çözüm olsun veya olmasın doğal gazın Kıbrıs’ta yaşayanların ortak zenginliği olduğunu, bu zenginlikleri ortak kullanmak yerine deniz altındayken kavga meselesi yapmanın anlamsızlığını vurguladı.

Akıncı, Rumların sondaj için faaliyetler yürütüldüğünü bildiklerini kaydederek, “Umarım bu yeni gerginlikler yaratmaz” dedi.

 




DİĞER EKONOMİ HABERLERİ
Köşe Yazarları
Çok Okunan Haberler
Puan Durumu