kstb

telsim

27-12-2015 12:31 SİYASET

Bu bahar Kıbrıs’a bahar gelebilir

Gazeteci-Yazar Cüneyt Özdemir, Mustafa Akıncı ve Nikos Anastasiadis ile röportaj yaptı.

Bu bahar Kıbrıs’a bahar gelebilir

İşte o röportajdan alıntılar…
 

Kıbrıs benim için sadece siyasi bir mesele değil. Ailevi bir tarafı da var. Babam, Kıbrıs Harekâtı’na katıldı; ablam Ada’da yaşıyor. İki lider, Mustafa Akıncı ve Nikos Anastasiadis ile konuşurken bu yüzden fazladan hassastım. Özellikle mülkiyet sorunlarına çok kafa patlatıldığını ama çözümün uzak olmadığını da gördüm.

Yüzlerce asker, Muhafız Alayı’nın bahçesinde aileleriyle vedalaşıyor. Ağlayanlar, birbirine sarılanlar, bekleyen onlarca cemse, yüzlerce subay, astsubay, askerler... Dört yaşındayım. Annem elimden tutup beni de bu mahşeri kalabalığın ortasına getiriyor; babam kucağına alıp sarılıyor. Ablalarım ağlıyor, annem ağlıyor, babam ağlamamak için kendini zor tutuyor. Onun birazdan diğer askerlerle beraber cemselere doluşup savaşa gideceğini bilmiyorum. Yıl 1974, aylardan haziran. Bir ay sonra yani 21 Temmuz 1974’te, Türkiye’nin Kıbrıs harekâtı başlayacak.

Babama aylar sonra kavuşacağım. Anlayacağınız Kıbrıs meselesi benim için hayli kişisel bir mesele...

Kaderin garip bir ‘metaforu’ babamın kurtarmaya gittiği topraklara yıllar sonra ablalarımdan biri âşık olup yerleşmeye gitti. 27 yıldır Kıbrıs’ta yaşıyor. Bu yüzden kendimi bildim bileli Kıbrıs benim için aynı zamanda ailevi bir mesele. Yıllar sonra Kıbrıs’a bir kez daha gittim. Önce Kuzey Kıbrıs’a oradan özel izinle Güney Kıbrıs’a geçtim. Bir hafta önce KKTC’nin çiçeği burnunda cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’yı İstanbul’da yakalamış ve uzun bir söyleşi gerçekleştirmiştim. Bu hafta da Güney Kıbrıs Rum lideri Nikos Anastasiadis ile görüştüm.

Oslolu gözlemci var

Malum, her iki lider de son altı aydır Kıbrıs’ın ara bölgesinde kurulu barış masasında buluşup 41 yıllık meseleye çözüm arıyor. Her iki lidere de masanın etrafındaki ruh halini sordum. Görüşmelerin nasıl gittiğini ve en önemlisi bu bahar adaya kalıcı bir barışın gelip gelmeyeceğini... Her iki lider de oldukça yapıcı, olumlu ve çözüm odaklı gözüktü. Görüşme ile ilgili ilginç detaylar da öğrendim. Mesela masada bir Oslolu gözlemci var! Heyetler birbirlerinin dillerini bilse de İngilizce konuşuyor. Zaman zaman sert tartışmalar da oluyormuş ama genelde tek tek maddeleri konuşup çözüm arıyorlar.

Kıbrıs’ın geleceğini belirleyecek altı temel konu masada. En sancılısı, mal mülk meseleleri. 41 yıl sonra Rum ve Türklerin ardında bıraktıkları malların yeniden taksimi ya da en azından bedellerinin sahiplerine iade meselesi gündemde. İki lider de bu konuyu oluşturulacak bir fonla çözeceklerini söylüyor. İşin ucunda İMF’den borç alma ihtimali de var!

Akıncı, Güney Kıbrıs’ta bulunan gazın ve Türkiye’den Kuzey Kıbrıs’a gelen suyun tarafların kaderini birleştireceğini düşünüyor. Geleceğe umutla bakıyor. Rum lider Anastasiadis’in sarayının bahçesinde devasa bir Makarios heykeli beni karşılıyor. İlginç olan Güney Kıbrıs’ta bütün tabelaların Rumca, İngilizce ve Türkçe yazılmış olması. Güney Kıbrıs, kendini hâlâ adanın tek sahibi olarak gördüğü için Türkleri de vatandaşı olarak kabul ediyor. Kuzey Kıbrıslı Türklerin tamamında Rum pasaportu olduğunu düşünürseniz haksız da sayılmazlar.

Barış masasının en kritik konularından biri Maraş bölgesi. Ben de soluğu Maraş’ta alıyorum. Gazimağusa’nın içine kadar giren Maraş ile şehir iç içe.. Bu da tuhaf; zira bir yanda Rum kesimi diğer yanda Türk kesimi ortada ise terk edilmiş yüzlerce bina ... Adanın Türk lideri Akıncı bu konuyla ilgili her türlü tartışmaya açık. Yeter ki çözüm olsun. Rum liderse “Maraş yetmez Güzelyurt’u da isteriz” havasında. Asıl tuhafı barış masasındaki iyimser havanın Kıbrıs sokaklarına yansımamasında. Annan Planı’nın oylandığı günlerdeki heyecandan eser yok şimdi.

Yine de bahar aylarında bir çözüm ile iki lider masadan kalkar mı? Bakın, sürpriz diye ben buna derim işte!

Masada da el sıkışırlar mı?

Kıbrıs’ın geleceğini belirleyecek altı temel konu Türk lider Mustafa Akıncı ile Rum lider Nikos Anastasiadis masasında. Konuların en sancılısı, mal mülk meseleleri.

41 yıl sonra Rum ve Türklerin ardında bıraktıkları malların yeniden taksimi ya da en azından bedellerinin sahiplerine iade meselesi gündemde.

Mustafa Akıncı: 25-30 milyar dolarlık tazminat çıkacak

Rumların bir numaralı derdi Türkiye’nin askerinin Ada’daki varlığı mı?

Mustafa Akıncı:
Garantörlük... Bir de tabii ki topraklarına geri dönme arzusu. Mesela Kıbrıslı Türklere sorsanız, “Geri dönelim, Rumların arasında yaşayalım” talebine pek rastlamazsınız.

Peki Rumlar geri dönmek mi istiyor yoksa mallarının karşılığında tazminat almak mı?

- Geri dönme talebi öne çıksa da yapılan araştırmalar tazminatla bu işin büyük oranda çözümlenebileceğini gösteriyor. İyi bu. Çünkü bunca yıldan sonra yeni yaşamlar kuruldu. Hem Güney’de hem Kuzey’de. Dolayısıyla yer değiştirmeler sınırlı kalmalı.

Bir iddiaya göre KKTC’deki özel mülklerin sadece yüzde 12’si Türklerin... Gerisi 1974 yılından sonra Güney’e kaçan Rumların mı? Bu doğru bir rakam mı?

- Rumların Kuzey’de bıraktığı bir buçuk milyon dönüm mülk var. Buna karşılık bizim Güney’de bıraktığımız arazi, 450 ile 500 bin dönüm arasında. Dolayısıyla bunların hepsini takas yapsak bile bir milyon dönüm civarında mülk kalıyor.

Bunların tazminatı az buz para etmez herhalde.

- Tabii bunun bir kısmı toprak düzenlemesi çerçevesinde halledilecek. Geri kalanın da büyük kısmı tazminatla çözümlenebilecek.

Para nereden bulunacak?

Bu çözüm sadece kâğıt üstünde kalsın diye yapılmıyor. Uygulama için uluslararası çabaya ihtiyaç var. Bakınız tazminatlarla ilgili uzmanların verdiği yaklaşık rakam 25-30 milyar dolar civarında. Yeni yerleşimler de olacaksa ihtiyaç artacak. Ek bir maliyet söz konusu.

Maraş bölgesi sizin için bir tabu mu?

- Hayır, tabu falan değil. Maraş bölgesi müzakereler çözümsüz bile kalsa benim uzun vadede ilk konuşacağım konu. Ama yalnız başına onu değil, Mağusa Limanı ve Ercan Havaalanı’nın uluslararası trafiğe açılmasını da konuşacağım...Seçim döneminde de çok dile getirdim ancak bir araya geldiğimizde gördüm ki Rum tarafı Ercan konusuna pek sıcak bakmıyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile aranız nasıl? Bu görüşmelerde Erdoğan nerede duruyor acaba? Sizi destekliyor mu?

- Türkiye hükümetinin ilgili makamları ile yakın bir diyalog içindeyiz, çözüm sürecine destek oluyorlar. Sayın Erdoğan’la en son su törenleri vesilesiyle görüşmüştüm. İnanıyorum ki, Türk hükümeti için Kıbrıs konusu yeni dönemde bir iç politika malzemesi olmaktan çıktı.

Bu su meselesi nedir? “Vanalar kapandı, özel bir şirket girecek, işletmeye alacak” dendi. Sonra da “yok, bir hata oldu” diye konuşuldu. Nedir son durum?

- “Vanalar kapandı” diye bir şey yok. Yalnız suyun yönetiminde Kıbrıs Türk tarafı, hükümeti ve belediyeleri devrede olmak istiyor. Bunu gelmiş geçmiş tüm Türk hükümetlerinin yetkililerine söyledim. Eski bir belediye başkanıyım. Belediyelerin hukukunu da korumak isterim.

Bir kriz mi yaşıyorsunuz orada şu anda?

- Yani şu anda bir belirsizlik var. Beski diye bir şirket kurduruldu. Belediyeler, suyun yönetimine talip. Türkiye tarafı da “Belediyeler bu işi ne kadar sağlıklı götürebilir” endişesiyle daha farklı yaklaşıyor.

Bu ilkbahar adaya çözüm gelir mi?

- Gelsin diye uğraşıyorum.

Gelir mi peki?

- Sadece benim “Gelsin” dememle olur mu?

Olmaz.

- O zaman, benimle birlikte başkalarının da aynı şekilde devam etmesi lazım. Sayın Anastasiadis ile önemli bir rol üstlendiğimizi düşünüyorum. Birbirimizi anlayarak, eksikleri, yanlışları birbirimize anlatarak, kaygılarımızı paylaşarak, Kıbrıs’ta bulunacak bir çözümün, Türkiye’nin de geleceği bakımından son derece doğru bir iş olacağına inanıyorum.

Nikos Anastasiadis: Türkiye’nin alacağı kararlar önemli

Bir çözüm çıkacak mı bu masadan? Nasıl bir hava var?

Anastasiadis: Müzakerelerde birçok başlıkta ilerlemeler kaydedildi ancak doğrusunu söylemek gerekirse inatçı bir şekilde türlü yöntemlerle aşmaya çalıştığımız zorluklar da yok değil. Umut ederim ki her iki tarafın karşılıklı kaygılara gösterdiği anlayışın yardımıyla ve kimsenin galip sayılmayacağı şekilde uzlaşarak herkes tarafından kabul görecek bir çözüme ulaşırız.

Türkiye ve Yunanistan temsilcileri şu an kurulan masada değiller; peki gölgeleri orada mı?

- 1974 sonrası Yunanistan’da demokrasinin tesis edilmesinden sonra Yunanistan Kıbrıs’ın içişlerine hiç bir şekilde karışmıyor. Anavatanların garantörlüğüne ihtiyacımız olmadığını düşünüyorum.Fakat bağımsız bir devlet kurmamız gerektiğini idrak etmemiz gerekir. Biz bir bütün olarak Avrupa Birliği’ne tam üye bir ülkeyiz ve devletimizin kendine ait bir kimliği var.

Mülkiyet meselesi görüşülüyor. Malların, Rum ve Türk eski sahiplerine iade edilmesi masada. Bu kadar parayı nereden bulacaksınız?

- Gerek müdahil devletlerin, gerekse ilgili kurumların sağlayacağı birtakım katkılarla bir tazminat fonu oluşturmaya gayret göstereceğiz. Avrupa Yatırım Bankası, farklı bankalar gibi kaynaklar da bulunabilir.

Maraş konusunda ne düşünüyorsunuz?

- Hiçbir toplum bir diğer toplumun haklarını inkâr ederek, adaletsizlik üzerine bir düzen kurma fikrini benimseyemez. 74’ten sonra biz, çok acı bir uzlaşmayı kabul ettik. Çünkü nüfusun coğrafi dağılımı 74 öncesinden farklıydı. Kıbrıslı Rumlar mallarını, servetlerini terk etmeye mecbur bırakıldılar. İşlerini ve hayatlarını terk etmek zorunda kaldılar. Aynı şekilde Kıbrıslı Türkler de kuzeye gönderilmek zorunda kaldı. Hiç kimse evsiz bırakılmayacak. İkamet edecek yer ve gerekli koşullar sağlanmadan kimsenin acı çekmesine izin vermeyeceğiz.

ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, bir yıl içinde iki ziyaret gerçekleştirdi. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov hemen arkasından geldi. Ne oldu Allah aşkına; nedir bir anda bu kadar ilginin sebebi? Siz de bunu Kıbrıs’ta bulunan doğalgaz meselesine mi bağlıyorsunuz?

- Bölgemizin temel özellikleri, özellikle günümüzde istikrarsızlık, karışıklık ve savaşlar olduğundan bence Müslüman ve Hıristiyan toplumlarının bir arada yaşayabileceği bir model çözüme ihtiyaç var. Kıbrıs da buna en uygun örnek. Ayrıca Doğu Akdeniz’de doğalgaz yataklarının varlığı da Kıbrıs’ın ilgi odağı olmasını sağlıyor.

Bu bahar gerçekten Kıbrıs meselesi çözülür mü? İnanıyor musunuz ?

- Elbette imkânsız değil. Yeter ki müzakere masasında, yaşanılan zorlukları aşmak için istek ve karşılıklı anlayış olsun. Gösterilen çabalar konusunda Türkiye’nin aktif desteğine ihtiyaç var. Çözümün ana başlıkları Türkiye’nin alacağı kararlara bağlı. 




DİĞER SİYASET HABERLERİ
Köşe Yazarları
Çok Okunan Haberler
Puan Durumu