kstb

telsim

02-09-2020 11:03 TÜRKİYE

AK PARTİ SÖZCÜSÜ ÇELİK: YUNANİSTAN BUGÜN İÇİN DOĞU AKDENİZ'DE BİR KORSAN DEVLETTİR.

"(DOĞU AKDENİZ) BURADA YÜRÜTTÜĞÜMÜZ ÇALIŞMALARI, KENDİ KITA SAHANLIĞIMIZ İÇERİSİNDE DENİZ YETKİ ALANLARIMIZDA YÜRÜTÜYORUZ. YUNANİSTAN'I İLGİLENDİREN HİÇ BİR KONU YOK" "DEAŞ'LA MÜCADELE İNSANLIK ADINA YAPILAN BİR MÜCADELEDİR. DİNİMİZİ KİRLETEN, DEĞERLERİMİZİ KİRLETEN BU ÖRGÜTLE MÜCADELENİN EN GÜÇLÜ ŞEKİLDE SÜRDÜRÜLECEĞİNİ İFADE ETMEK İSTİYORUM" "MACRON TUTUP DA BİZİM KENDİ SAHAMIZDA, KENDİ MAVİ VATAN'IMIZDA SONDAJ ÇALIŞMASI YAPMAMIZI 'KIRMIZI ÇİZGİ' İLAN EDİYORSA, BİZ O 'KIRMIZI ÇİZGİYİ' MACRON'A AYNEN İADE EDERİZ"

AK PARTİ SÖZCÜSÜ ÇELİK: YUNANİSTAN BUGÜN İÇİN DOĞU AKDENİZ'DE BİR KORSAN DEVLETTİR.

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Yunanistan bugün için Doğu Akdeniz'de bir korsan devlettir. Boyunu aşan işlere kalkışıyor." dedi.

Çelik, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında gerçekleştirilen AK Parti Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısı devam ederken, parti genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.

Tarihi olmayanın tarifi olamayacağını, dolayısıyla Malazgirt'ten 30 Ağustos'a kadar aynı tarihin izini sürdüklerini belirten Çelik, "Bu vesileyle İstiklal mücadelemizin 30 Ağustos ruhunun ne kadar diri olduğunu gördüğümüz gibi aynı şekilde Malazgirt'in yeni nesiller tarafından da aynı dirilik ve tazelikle anılması, hatırlanması ve öğrenilmesi de ancak bir kazanım olarak görülmelidir." ifadelerini kullandı.

Terör örgütü DEAŞ ile mücadele konusunun, son derece önemli olduğuna dikkati çeken Çelik, "Bakın müttefiklerimiz DEAŞ'la mücadele konusunda en çok seslerini çıkarırlarken aslında karada mücadele ederek herhangi bir başarı elde edemediler. 50'ye yakın ülkenin oluşturduğu koalisyon böyle bir başarı elde edemedi. Biz onlara hem yürüttükleri operasyonlarda destek verdiğimiz gibi bu İslam ve insanlık düşmanı bu örgütle karada da mücadele vererek en ağır kayıpları verdirmiş ülkeyiz. Cumhurbaşkanımız bunların kesinlikle İslam'la bağdaştırılamayacağını, İslam'a zarar veren en tehlikeli yapı olduğunu defalarca ifade etti." dedi.

DEAŞ ile mücadele konusunda sesi en çok çıkanların PKK-PYD gibi terör örgütlerine de aynı zamanda destek verenler olduğuna işaret eden Çelik, "Halbuki biz bir çok yerde DEAŞ'la PKK arasında, DEAŞ'la PYD arasında ne tür bağlar olduğunu birçok kere delilleriyle belgeleriyle sunduk. Bunlar esnasında birbirleriyle alışveriş içerisindeki örgütler. Birinin yaptığı işle diğerinin yaptığı iş sadece birbirini başka bir düzlemde tamamlamaya yarıyor. Doğrusu bunların hepsiyle güçlü bir şekilde mücadele etmektir. Türkiye bu mücadelesini sınırlarının dışında da sınırlarının içinde de sürdürmeye devam ediyor." diye konuştu.

Bugün DEAŞ'ın sözde Türkiye emirinin yakalandığını ve söz konusu kişinin Irak ve Suriye'de bazı siyasileri kaçırma planlarının ele geçirildiği bilgisini veren Çelik, şöyle devam etti:

"Aynı zamanda çeşitli gruplar kurarak Türkiye içerisinde eylem yapmak gibisinden birtakım planlamaları olduğu görüldü. Ve bunlar çeşitli illerimizde bu şekildeki yapılanmalarını oluştururken Emniyet Genel Müdürlüğümüz bunları bertaraf etti. İçişleri Bakanımıza, emeği geçenleri, emniyet teşkilatımızı tebrik ediyoruz. DEAŞ'la mücadele insanlık adına yapılan bir mücadeledir. Dinimizi kirleten, değerlerimizi kirleten bu örgütle mücadelenin en güçlü şekilde sürdürüleceğini ifade etmek istiyorum."

Bir kaç gün önce sosyal medya üzerinden bir hemşireyi hedef alan paylaşımı da hatırlatan Çelik, söz konusu paylaşımı yapan kişinin Antalya İl Emniyet Müdürlüğü ekiplerince gözaltına alındığını belirterek, emniyet güçlerini bu başarılarından ve hassasiyetlerinden dolayı tebrik etti.

Yeni eğitim ve öğrenim yılının başladığını hatırlatan Çelik, Kovid-19 tedbirleri kapsamında 18 Eylül'e kadar uzaktan eğitim yapılacağını ifade ederek, söz konusu eğitimin TRT ile TRT EBA üzerinden canlı dersler şeklinde verileceğini kaydetti. Milli Eğitim Bakanlığının 21 Eylül'de yüz yüze eğitime aşamalı ve seyreltilmiş olarak geçmeyi planladığını dile getiren Çelik, EBA sistemi üzerinden öğretmenlerin her gün öğrencilerle canlı ders yapabileceğini belirtti.

Bu süreçte öğretmen alımına devam edildiğini ve 20 bin sözleşmeli öğretmen alındığını aktaran Çelik, "Türkiye'nin eğitim konusundaki seferberliği devam ettiği gibi gücü de artarak devam ediyor." dedi.

Uzaktan eğitime ilişkin cihaz ve internet erişiminde yaşanan sorunlar olduğu ve Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'un da bu konudaki sorulara şeffaf şekilde cevaplar verdiğini dile getiren Çelik, şunları kaydetti:

"18 milyon öğrenciden 1,5 milyon civarında bu tip sorunlar yaşayan öğrencimiz olduğu söyleniyor. Tabi bakanlık burada il il çeşitli analizler yaptı, burada bu sorunu yaşayan öğrencilerin ihtiyaçlarının giderilmesi için EBA destek noktaları açıldı. Öğrencilerimiz bu noktalarda eğitimlerini alabilecekler. Şu anda 5 bin 200 noktada EBA destek noktası söz konusudur. Ayrıca dijital eğitime ulaşmakta zorluk çeken öğrenciler için matbu materyaller geliştirildi ve öğrencilerimize teslim edildi. Televizyon temini konusundaki çalışmalar tamamlandı. Bilgisayar temini noktasında ise halen devam ediyor çalışmalar. Ayrıca Ulaştırma Bakanlığımız ve Milli Eğitim Bakanlığımız iş birliği yaparak telefon operatörleri ücretsiz internet kotalarını öğrencilerimize sağladı. Şu aşamada Türkiye bu uzaktan eğitim verecek yüksek kapasiteye sahiptir. Zaten Türkiye'nin bu EBA olarak geliştirdiği eğitim programı dünyada en çok tıklanan üç internet sitesi içerisindedir."

Çelik, Türkiye'nin bu konuda takdir gördüğünü ve hatta bu programı kendi ülkelerinde hayata geçirmek isteyen başka ülkelere de yardım ettiğini vurguladı.

"MUHALEFET YAPMANIN BİR STANDARDI VE SEVİYESİ OLMALI"

Son dönemde "yalan siyaseti" ile hiç olmayan bir konunun insanları ve bazı sektörleri rahatsız etmek amacıyla birdenbire gündeme getirildiğini dile getiren Çelik, bunlardan birinin de Venezuela'dan Türkiye'nin peynir ithal edeceği şeklinde yapılan açıklamalar olduğunu söyledi. Çelik, "Böyle bir şey yok arkadaşlar. Üstelik birileri çıkıyor, bunlar siyasetçi sıfatına sahip, siyasetçi olmalarına rağmen iki satır yazı okumadan, iki satır bilgiye sahip olmadan hükümetimizi Venezuela'daki süt üreticilerine destek vermek, kendi süt üreticilerimize ihanet etmekle suçluyor." diye konuştu.

Muhalefet yapmanın bir standardı ve seviyesi olması gerektiğini ifade eden Çelik, şöyle devam etti:

"İşin aslı 17 Mayıs 2018 tarihinde bir anlaşma imzalamışız ticaret anlaşması Venezuela ile. 21 Ağustos 2020 tarihinde yürürlüğe girmiş ve bunda hiçbir şekilde bir sanayi veya tarım ürününde ithalat yapılacağına dair bir hüküm yok. Üstelik bu üreticimizin, ihracatımızın lehine bir anlaşma. Venezuela tarife satırlarını yüzde 91,7'sinde gümrük vergilerini en geç 7 yıl içerisinde sıfırlayacak. Tarım ürünlerinde ithalatının yaklaşık yüzde 30'unda hemen, yüzde 62'sinde ise gümrük vergilerini 5 yıl içerisinde sınırlayacak. 7 yıl sonunda da bu oran yüzde 95'i aşacak. Dolayısıyla bu bizim aslında pazara erişimimizi sağlayan, üretici ve ihracatçımızın yeni pazarlara ulaşmasını kolaylaştıracak, üretici ve ihracatçımızın kazanmasını sağlayacak bir düzenleme. Ve üstelik bu pazar 280 milyon dolarlık bir miktara sahip. Türkiye'nin açılım oranı ise yüzde 54 civarında kalacak. Dolayısıyla bütün bu çerçeveye baktığınızda esasında olmayan bir şey üzerinden bir muhalefet yapılıyor. Üstelik bunlar sosyal medyada gündem haline getiriliyor. Bunu sadece bir yalan siyaseti nasıl üretilir, bu yalan siyaseti üzerinden nasıl gündem oluşturulurla ilgili bir örnek olarak veriyorum."

"YUNANİSTAN BUGÜN İÇİN DOĞU AKDENİZ'DE BİR KORSAN DEVLETTİR"

Doğu Akdeniz'deki gelişmeleri çok yakından takip ettiklerini ve bu konuda herhangi bir tartışmaya mahal vermeyecek şekilde Türkiye'nin yüzde 100 haklı olduğunu, uluslararası belgeler ve anlaşmalara bakıldığında da Türkiye'nin haklılığını gösteren pek çok belge ve olay olduğunu vurgulayan Çelik, şunları kaydetti:

"Yunanistan bugün için Doğu Akdeniz'de bir korsan devlettir. Boyunu aşan işlere kalkışıyor. Arkasında koşulsuz bir Avrupa Birliği (AB) dayanışmasını alarak, tamamen hukuk dışı, tamamen siyaset dışı ve ahlak dışı birtakım çabaların içerisine giriyor. Tabi burda trajik olan AB'nin durumudur. AB, Yunanistan'ın Doğu Akdeniz'de yaptığını, Yunanistan'da eskiden görev yapmış siyasetçiler tarafından eleştirilen bir durumken bile 'koşulsuz destekleriz' diye Macron'un iç siyasetteki tükenişini dış siyasetle kapatma amacıyla yaptığı aşırı hamlelerin peşine takılmış gözüküyor. Şimdi siz nasıl olacak da bir ilkeden, bir prensipten, hukuktan bahsedeceksiniz. Eğer siz bir AB ülkesini yaptığı iş her ne olursa olsun, hukuka uysun uymasın, muhakkak suretle onun arkasında olduğunuzu ilan ederseniz, o zaman sizin meşruiyetinizin ölçüsü ne olacak ya da dünya AB'nin sözünü hangi meşruiyet temelinde dinlemek durumunda kalacak. Yapılan iş Yunanistan'ın şımarıklığını ve saldırganlığını kışkırtmaktan başka bir şey değildir."

Almanya'nın öncülüğünde bir müzakere zemini oluşturulacağını, ancak müzakereye bir gün kala Yunanistan'ın Mısır ile korsan anlaşma yaptığını hatırlatan Çelik, şöyle devam etti:

"Biz zaten önceden beri alışkınız. Yunanistan müzakere zemini, diplomasiyi sadece kendi maksimalist amaçlarını gerçekleştirmek için bir zaman kazanma ya da kayda geçirme amacı olarak kullanır. Diyoruz ki buradaki kaynakların bir mekanizmayla eşit bir şekilde bölünmesini sağlayalım. Kuzey Kıbrıs'ın haklarını koruyalım. Hem Kuzey, hem Güney bu kaynaklar çıkarıldığı zaman eşit miktarda bundan faydalanabilirsin. Ama buna yanaşmıyorlar. Ne diyorlar, 'Kıbrıs devletinin temsilcisi biziz, biz çıkartırız. Yarın bir gün çözüm olursa veririz.' Hangi sözünüzü tuttunuz ki bu söze inanalım. Ayrıca da Kıbrıs devletinin temsilcisi siz değilsiniz. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti egemen bir devlettir, meşru bir devlettir. Burada yürüttüğümüz çalışmaları kendi kıta sahanlığımız içerisinde deniz yetki alanlarımızda yürütüyoruz. Yunanistan'ı ilgilendiren hiç bir konu yok."

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un açıklamalarına ilişkin, "Macron, tutup da bizim kendi sahamızda, kendi Mavi Vatan'ımızda sondaj çalışması yapmamızı kırmızı çizgi ilan ediyorsa, biz o kırmızı çizgiyi Macron'a aynen iade ederiz." ifadesini kullandı.

Ömer Çelik, 1977 İngiltere-Fransa, 1992 Kanada-Fransa Saint Pierre, 2009 Romanya-Ukrayna ve 1985 Libya-Malta davalarının, Doğu Akdeniz konusunda Türkiye'nin haklılığını yüzde 100 ortaya koyduğunu vurguladı.

Yunanistan'ın bir takımada devleti olmadığına işaret eden Çelik, "Meis başta olmak üzere Türkiye'ye yakın Yunan adalarının kıta sahanlığına sahip olmaları gibi uluslararası hukukta, uluslararası içtihatlarda herhangi bir atıf yok. Böyle bir şey söz konusu olamaz. Yani Meis adasının herhangi bir şekilde bir kıta sahanlığı olamaz. Bunu iddia etmek uluslararası hukuka da uluslararası içtihatlara da aykırıdır." dedi.

Çelik, bu adanın Türkiye'ye 2 kilometre Yunanistan'a ise 580 kilometre mesafede olduğuna dikkati çekerek, "Yunanistan bu adanın 40 bin kilometrelik bir kıta sahanlığı oluşturduğunu iddia ediyor. Baştan aşağı hukuk açısından kabul edilemeyecek bir yaklaşım. Ege'yi Yunan gölü yapma şeklindeki maksimalist anlayışın hukuku eğip bükerek oluşturulmaya çalışılmasıyla ilgili bir şey." ifadesini kullandı.

Türkiye'nin, kıta sahanlığını 2013, 2014, 2019 yıllarında Birleşmiş Milletler'e (BM) bildirdiğini söyleyen Çelik, ayrıca 27 Kasım 2019'da Libya ile deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin mutabakat imzalandığını hatırlattı.

Çelik, sınırların belli olduğunu, bunların BM'ye bildirildiğini ve bu hudutlarda sondaj faaliyetlerinin gerçekleştirildiğini belirterek şunları kaydetti:

"Dolayısıyla Yunanistan'ı ilgilendiren hiçbir şey yok. Macron tutup da bizim kendi sahamızda, kendi Mavi Vatan'ımızda sondaj çalışması yapmamızı 'kırmızı çizgi' ilan ediyorsa, biz o 'kırmızı çizgiyi' Macron'a aynen iade ederiz. Böyle bir saygısızlık olmaz. Fransa gibi köklü bir devletin devlet başkanının nasıl konuşacağını bilmesi gerekir. Türkiye Cumhuriyeti gibi büyük, saygın bir devletle nasıl konuşacağını bilemeyen birisini herhangi bir şekilde ciddiye almamız mümkün değil. İkide bir Türkiye'nin Mavi Vatan'ında yaptığı çalışmalarla ilgili 'kırmızı çizgi' ilan eden birisinin ilan ettiği 'kırmızı çizgiyi' kendisine iade etmesini Türkiye Cumhuriyeti devleti bilir."

Yunanistan'ın Meis adasına silahlı güç gönderdiğine yönelik haberlerle ilgili değerlendirmelerde bulunan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"1947 Paris Antlaşması'na göre bu ada silahsızlandırılmıştır. Buraya silahlı güç gönderilmesi kesinlikle meşru değildir. Bu adalarda, oradaki güvenliği sağlamak için birtakım unsurlar bulunabiliyor, silahlı güç kapsamına girmeyecek şekilde. Önce dediler ki, 'Biz tehdit altında bir devletiz, buraya silahlı güç göndermemiz normal'. Arkasından da 'Böyle bir şey yok, kesinlikle nöbet değişimi.' dediler. Biz Yunanistan'ı bu tip provokasyonlardan kaçınması konusunda uyarıyoruz. Yunanistan Başbakanı'nın, dünyada gezip de yalvarmadığı ülke kalmadı 'Gelin Doğu Akdeniz'de bize yardım edin.' diye. Onların hiçbirinden size fayda gelmez. Biz komşuyuz ve Türkiye Cumhuriyeti büyük ve köklü bir devlettir. Güvenilir bir muhatap arıyorsanız Türkiye'den daha güvenilir bir muhatap yoktur. Hukuk ve diplomasi temelinde sorunları çözmek istiyorsanız dünyanın en güvenilir muhatabı Türkiye Cumhuriyeti'dir. Bunun dışında, Fransızların oraya Rafale uçaklarını getirerek ya da Güney Kıbrıs'la tatbikat yaparak elde edeceğiniz hiçbir şey yok. Bütün bu diplomasinin sonucu Yunan hükümetinin ağır yenilgisiyle sonuçlanacaktır."

"YUNANİSTAN DOĞRU DÜŞÜNSÜN, DOĞRU DAVRANSIN, PROVOKATİF HAREKETLERE YELTENMESİN"

Çelik, Yunan hükümetinin, bu ağır yenilgiyi gördüğü için halkını da yanlış bilgilendirdiğini söyleyerek şunları kaydetti:

"Yunanistan Başbakanı, bütün dünyayı gezip de kendisinin arkasında asla durmayacak kimselerle bu şekilde bir iş birliği arayışına gitmek yerine, bundan çok daha kolay, hukuka ve hakkaniyete saygılı şekilde Türkiye ile konuşmuş olsaydı en güvenilir muhatapla konuşmuş olacaktı. Asla güvenemeyeceği muhataplarla yol almaya çalışıyor. Yunanistan şunu bilsin, onların hiçbirinin kendi çıkarlarının ötesinde size vereceği bir destek yok. Çıkarlarının bittiği sınırda Yunanistan diye bir şey görmezler. Sizin başınızda ekonomik kriz varken, Türkiye size yardımcı olmaya çalışırken bugün güvendikleriniz sizi aşağılamakla meşguldü. Hatta biz o zaman 'Bir egemen devletin başbakanına karşı bu saygısız dil kullanılamaz.' diyerek Yunanistan'a yapılan muamelenin doğru olmadığını söylüyorduk. Dolayısıyla Yunanistan doğru düşünsün, doğru davransın, provokatif hareketlere herhangi bir şekilde yeltenmesin. Türk Deniz Kuvvetleri ile de herhangi bir şekilde, yanlış yapacağı bir işin içine girmesin. Mavi Vatan konusunda şaka kaldırmayacağımızı veyahut Mavi Vatan konusunda sonradan özür dilenecek bir eylemin özrünü kabul etmeyeceğimizi şimdiden ifade ediyoruz."

YENİ ZELANDA'DA CAMİLERE SALDIRAN TERÖRİSTİN CEZALANDIRILMASI

Christchurch kentindeki iki camiye düzenlediği silahlı saldırıda 51 kişiyi öldüren, 49 kişiyi de yaralayan terörist Brenton Tarrant'ın, Yeni Zelanda kanunlarına göre en ağır cezayı aldığını hatırlatan Çelik, "Yeni Zelanda, hiçbir mazeret üretilmesine fırsat vermeksizin dünyaya güçlü bir mesaj verdi. Bu mesaj hem ahlakidir hem siyasidir. 'İslam düşmanlığı, insanlığa karşı işlenmiş bir suçtur ve bu suçun cezası da aynı şekilde olmalıdır.' diyerek Yeni Zelanda hukukundaki en büyük cezayı verdiler." dedi.

Çelik, İsrail'de bir yayın organının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik çirkin bir haber yaptığını belirterek, "Yayın organı şunu söylüyor, 'Irak, Suriye, Libya ile uğraşma, Türkiye'nin iç meseleleriyle uğraş. Yoksa başına, başkalarının başına gelen şeyler gelebilir'. Onların Cumhurbaşkanımızın yürüttüğü dış politikadan rahatsızlığının sebebini biz çok iyi anlıyoruz. Türkiye bu dış politikayı Cumhurbaşkanımızın dirayetli yönetimiyle, kararlılıkla sürdürmeye devam edecek." değerlendirmesinde bulundu.




DİĞER TÜRKİYE HABERLERİ
Köşe Yazarları
Çok Okunan Haberler
Puan Durumu